E-posta pazarlaması dijital pazarlamanın en eski ve hala en sağlam ayaklarından biri olarak kabul ediliyor. Düşük maliyetleri, geniş kitlelere kolay ulaşım sağlanması, kısa ve anlık bildirimlere kıyasla mesajınızı çok daha açıklayıcı bir şekilde iletmenize izin vermesiyle pek çok avantajı ve fırsatı önünüze sunuyor.
Pazarlama planında yer alacak e-postaların hazırlanması genel hatlarıyla az vakit ve efor gerektiren şekilde oluyor. Fakat bazı önemli noktaları gereken dikkati verirseniz e-posta pazarlama kampanyalarınızın başarısının ve geri dönüşümün fark edilir derecede arttığına şahit olabilirsiniz.
İlk İzlenim En Önemli Adımdır
Listenizdeki üyelere yolladığınız e-postaların görülecek ilk kısmı konu olacaktır. Konu başlığı yeterince ilgi çekici olmazsa e-postalarınızın okunmadan silinmesi yüksek bir olasılıktır. Bu nedenle de kısa ve vurucu bir konu başlığı için gerekli zamanı ayırmalı, yaratıcılığınızı konuşturmalısınız.
Konu başlığı, gelen kutusuna göz atan üyelerin gözüne diğer e-postalar arasında çarpacak kadar farklı olmalı, e-postanızın içeriğini doğru bir şekilde özetlemelidir. Clickbait de denilen, yanlış bilgiyle dikkat çekmeye çalışan numaralar kullanıcıların ilk başta e-postalarınızı açmasını sağlayabilir ancak uzun vadede can sıkıcı bulunabilir. Bu nedenle de yanlış yönlendirici başlıklardan uzak durmanızda fayda var.
Kullandığınız Dili Seçerken Ekstra Özen Gösterin
Üyelerinizin gönderdiğiniz e-postayı açmasını sağladıktan sonra maalesef işiniz bitmiyor. İçeriğin de benzer bir özenle hazırlanması gerekir. Burada ilk yapmak isteyeceğiniz şey kişiselleştirme olabilir. Gönderinizin en başında kullanıcılara direkt olarak isimleriyle hitap ederseniz hızlı ve güçlü bir şekilde bağ kurmuş sayılırsınız.
Ürününüze ve marka kültürünüze bağlı olarak hitap şeklinizi seçebilirsiniz. Daha genç bir müşteri kitleniz varsa, teknolojik ya da eğlence amaçlı bir ürün pazarlıyorsanız sen hitabı daha etkili olacaktır. Lüks segment ürünler ya da B2B pazarlama içinse siz dilini tercih edebilirsiniz. Yine de bunların kesin kurallar olmadığını göz önünde bulundurmalı ve belirli periyotlarla farklı seçenekleri değerlendirmelisiniz. Sonuçları inceleyerek markanız için en verimli ve doğru yönteme karar verebilirsiniz.
İster sen ister siz dilini kullanmayı seçin, biz dilinden uzak durmanızda her zaman fayda olacaktır. E-posta içeriğiniz markanızın değil alıcı olan üyeleriniz odaklı olmalıdır. İçeriğinizde üyelerinizin ihtiyaçlarından bahsederseniz pek çok insana itici gelen reklam dilini de kullanmamış olursunuz.
Kusursuz Bir Giriş Paragrafı İle Başarıyı Yakalayın
Giriş paragrafının yardımıyla üyelerinizle aranızda yakınlık kurmak iyi bir seçim olabilir. Onların ihtiyaçlarının, sorunlarının ve beklentilerinin ne olduğunu bildiğinizi belirttiğiniz cümleler doğru etkiyi yaratacaktır. Örneğin pandemi döneminde “Evde oturmaktan sıkıldınız mı? Harekete geçmenin zamanı geldi!” gibi bir başlangıç ile pek çok kullanıcıya hitap edebilirsiniz. Sağlıklı beslenme ürünleri satıyorsanız ilkbahar aylarında yollayacağınız e-postalarda “Yaza formda girmek için şimdi en doğru zaman!” cümlesi ideal giriş olacaktır.
Üyelerinize hitap edebilen içerikler için onlar hakkında detaylı bilgiye sahip olmanız gerektiğini söylemeye elbette gerek yok. E-posta metinlerinizi hazırlamadan önce elinizdeki datayı dikkatlice gözden geçirerek müşteri kitleniz hakkındaki ayrıntılara ulaşabilir, tonunuzu ve içeriğinizi bunlara göre belirleyebilirsiniz.
Kullandığınız Dil Esnek Olsun
E-postalarınızda kullandığınız dilde tutarlı olmanız marka bilinirliğiniz açısından büyük önem taşır. Fakat esnekliğin de bir o kadar gerekli olduğunu akılda tutmak da fayda olacaktır. Örneğin, gençlere yönelik bir ürün ya da hizmet sunan bir markaysanız ve genelde eğlenceli bir dil kullanıyorsanız dahi milli ve dini bayramlarda, başka ciddiyet gerektiren özel günlerde müşteri kitlenizin hassasiyetlerini dikkate almalısınız.
Bu, elbette yılın her günü için farklı bir kullanmalısınız anlamına gelmiyor, güçlü bir marka kimliği için bundan kaçınmalısınız.